Şekli şemali de çirkin elbet ama asıl soru ruhu bu kadar çirkin bir adam, böylesi bir sevilmeyi hak ediyor mu?
Tamamen kişisel becerimize bağlı bir şey aşk..
Hormonal devinimlerden bağımsız düşünürsek, balonu ne kadar şişirebildiğimiz ya da şişirmek istediğimizle ilintili..
Sıradanı alıp muhteşeme çevirmek, o muhteşemliğe inanıp kendimizi Frida'ya, karşımızdakini Diego'ya dönüştürmek, bizim yeteneğimiz. Kimimiz çok yetenekliyiz, kimimiz sıradan..
Entelektüel olmakla falan da ilgisi yok bunun.
Tıpkı sarhoş olmak gibi;
Rafta duran onlarca aynı şişe arasından birini seçmek, seçtiğimiz şişedeki şarabı içmek, bile isteye sarhoş olduktan sonra dünyanın en iyi şarabı olduğuna kendimizi inandırmak gibi. Oysa ki sıradan bir şaraptı o, rafta..
Tamamen isteyerek yaratılan bi imge..
Sıradan bi adamken, Frida'nın Diegosu yapabiliriz herkesi, bi kaç yudum alıp bırakabilmek varken, şişenin dibini görme isteğimize yenik düştüğümüz için..
"Aşk var" iddiasında bulunduğum zamanlara bakıyorum ve gülümsüyorum. Yarattığım Diego'lar flu birer figür olarak kalmışlar o zamanlarda.
Belki de bize "aşk" diye empoze edilen bataklıkta çırpınmayı bırakmalıyız..
Hep derim "aşk, birini gözünüzde büyütebilme sanatı."
Sahi hanımlar/ beyler, yeni Diegolar, Frida'lar yaratmaktan sıkılmadınız mı?

Yorumlar
Yorum Gönder