Ana içeriğe atla

Anne, tiyatro oyunu yazdım ben


22 MART DÜNYA SU GÜNÜ TİYATRO METNİ
SAHNE 1
Perde açılır
Barkovizyona güneş resmi yansıtılır
Yerdeki su damlaları uyanır. Sağa sola bakınıp gerinirler.
1.damla: hava sıcak olacak belli ki
2.damla: dün akşam neredeyse donup buz oluyordum
3.damla: toprak bizi neden emmedi acaba
4.damla: Görmüyor musun betonun üzerindeyiz.  Toprak mı var da emecek?
5.damla: Toprağa karışıp, çiçekleri, ağaçları, meyve sebzeleri besleyecekken şu halimize bak
6.damla: Beton üstünde donmayı ya da birinin gelip üstümüze basmasını bekliyoruz.
7.damla: oysa ki şimdi toprağa karışıp, yeraltı suları ile buluşabilirdik
8.damla:  Yer altından gidip, bir dereye karışıp, denize ulaşabilirdik
9.damla: Beton da iyice ısındı. Fenalık geldi bana sıcaktan
10.damla: Gerçekten çok sıcak
11.damla: Yeraltı suyu olsak, seri serin akardık
12.damla: Madem yerin altına inemiyoruz o zaman yukarı mı çıksak?
13.damla: Orası serindir
14.damla: offfff hiç üşenmiyor musun buharlaşmaya?
15.damla: Hiçbirimiz buharlaşıp gitmek için burada beklemekten hoşlanmıyoruz ki
16.damla: amabak insanlar her yeri beton yaptı, asfalt yaptı
17.damla: Toprak yok ki
18.damla: Ay ben dayanamayacağım, buharlaşıp çıkıyorum yukarıya
19.damla: ben de
20.damla: ben de…
Tüm damlalar: ben de ben de..
-Sahne kararır-
2. SAHNE
Anlatıcı : gökyüzüne çıkan su damlaları, serin serin dolaşmaya başlarlar. Birbirleri ile merhabalaşırlar. Elele tutuşup beraber dolaşırlar ve sonunda büyük bir bulut olurlar. Derken bir rüzgar çıkar ve bulutu savurur. Bir o yana bir bu yana savrulan bulut, sonunda ikiye ayrılır. Döne döne esen rüzgar bulutların birini bir yana, birini diğer yana savurur ve sonra bulutlar hızla birbirine yaklaşır ve ÇAAAAAT / HOMUR HOMUR
(anlatıcı anlatırken doğaçlama yapılır ve iki insan sahneye girer)
DAMLALAR OLDUKLARI YERDE DONAR
3.SAHNE
1. insan: Duydun mu gümbürtüyü?
2.insan: ay çok fena gök gürlüyor. Yağmur yağacak galiba
1. insan: tüh şemsiye de almadım
2. insan : Ben de almadım. Bu yıl habire yağmur yağıyor fark ettin mi? Sel götürüyor her yeri
1. insan:  offf evet ya. Bıktım yağmurdan!
2. insan: valla ben de bıktım. Camlar, araba, üstüm başım hep çamur.
1. insan: koş yağmur bastırmadan eve yetişelim.
Hızla yürüyerek çıkarlar.
Anlatıcı:  birbirine çarpan ve homurdanan su damlaları bir anda havanın çok soğuk olduğunu fark erderler.
1. damla: çok soğuk burası
2.damla: böyle beklersek kar olacağız
3.damla: ay hiç kar falan olamam. Çocuklar kartopu yapıp birbirine atıyor  sonra.
4.damla: üst üste binip günlerce bekliyoruz, güneş çıkıp eritene kadar.
5.damla: Eriyince de her yanı çamur yapıyoruz
6.damla:  Ben kara dönüşmeden aşağı kaçıyorum, hoşçakalıııın
7.damla: ben de gidiyoruuuuum..
8.damla: ben de..
9.damla: ben dee
Tüm damlalar ben de ben de diyerek yere doğru iner. Parmaklarını zemine vurarak yağmur sesi çıkarırlar.
SAHNE 4
1.İnsan sahneye girer. Islanmıştır. Üstünü başını silkeler. Söylenmeye başlar.
1.insan: Bıktım artık bu yağmurlardan! Halime bak ya!
10.damla: (yaklaşıp insanın koluna dokunur.) BUNU SEN İSTEDİN İNSAN!
11.damla: TOPRAĞI BETONLA ÖRTTÜN
12.damla: KENDİNİ BİNALARA HAPSETTİN
13.damla: DOĞANIN DENGESİNİ BOZDUN
14.damla: TOPRAĞI, HAVAYI, SUYU KİRLETTİN
15.damla: BİZ İSTEMEZ MİYDİK TOPRAĞA KARIŞMAYI?
16.damla: DENİZLERE AKAN IRMAKLAR OLMAK İSTEMEZ MİYDİK SANIYORSUN?
17.damla: TOPRAKLA BÜTÜNLEŞİP, ÇİÇEKLERİ, AĞAÇLARI BÜYÜTMEK BİZİM İŞİMİZDİ
18.damla: BİZİ BETONA SEN HAPSETTİN
19.damla: TOPRAKLA ARAMIZA SEN GİRDİN
20.damla: SEN SUYU YOK ETTİN
TÜM DAMLALAR BUNU SEN İSTEDİN İNSAN
TÜM DAMLALAR: BUNU SEN YAPTIN İNSAN
1.İnsan: (çöktüğü yerden doğrulurken) bunu ben yaptım.  Her yere çiçek yerine beton ektim
(2. insan sahneye girer)
2. insan: bunu ben yaptım. Doğanın dengesine saygı göstermedim
1 insan: ya doğa küserse bana
2.insan: ya su küserse bana
1.insan: ya suyumuz kalmazsa
2.insan : ne olur?
TÜM DAMLALAR:  YAŞAM BİTER
1.insan: su yaşamdır
2.insan: su yaşamdır.
Tüm oyuncular: SU YAŞAMDIR.

SON

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aşk, birini gözünüzde büyütebilme sanatı

Şu dünyalar çirkini Diego nasıl olup da hunharca sevilebilir?  Şekli şemali de çirkin elbet ama asıl soru ruhu bu kadar çirkin bir adam, böylesi bir sevilmeyi hak ediyor mu? Tamamen kişisel becerimize bağlı bir şey aşk..  Hormonal devinimlerden bağımsız düşünürsek, balonu ne kadar şişirebildiğimiz ya da şişirmek istediğimizle ilintili..  Sıradanı alıp muhteşeme çevirmek, o muhteşemliğe inanıp kendimizi Frida'ya, karşımızdakini Diego'ya dönüştürmek, bizim yeteneğimiz. Kimimiz çok yetenekliyiz, kimimiz sıradan.. Entelektüel olmakla falan da ilgisi yok bunun.  Tıpkı sarhoş olmak gibi; Rafta duran onlarca aynı şişe arasından birini seçmek, seçtiğimiz şişedeki şarabı içmek, bile isteye sarhoş olduktan sonra dünyanın en iyi şarabı olduğuna kendimizi inandırmak gibi. Oysa ki sıradan bir şaraptı o, rafta..  Tamamen isteyerek yaratılan bi imge.. Sıradan bi adamken, Frida'nın Diegosu yapabiliriz herkesi, bi kaç yudum alıp bırakabil...

Bana biçilen kaftandan sıkıldım! Bornozla gezicem ben!

40 yaş dönüm noktasıymış ya kadının hayatında.  Ben mecburi dönüş yaptım 37 yaşında.  Bana biçilen, incilerle, yakutlarla süslü kaftanım üzerimde, salınıp dururken sırça sarayımda, benden başka bi dünyada, hem de burnumun dibinde yaşanan aldatılmayla yüzleştim. Sindrella ne hissetti o araba bal kabağına dönüşünce, çok iyi biliyorum. Bi gün bi rakı masasında Sindrella ile otursak da laflasak " O bal kabağını yaratan perinin de amk!" serzenişlerini duyabilir yan masadakiler. Kesin ağlarız "Ah bacım neler hissettiğini anlıyorum" deyip de sarılarak. Velhasıl, yüzleşme hoş olmadı.. İncileri, yakutları hatta kürklü yakasının tüyleri bile döküldü kaftanımın. İmitasyon olduğunu farkettim dehşetle.. Vat iz matriks ulan! dedim, "evrekaaaaaaaaaaa" diye fırladım tepeme yıkılan sırça saraydan ve keşfettim kendimi. Kumaşını kendim dikmemişim, en ufak bir el emeğim yoktu o kaftanda anladım.  Sıyırdım attım.  Çıplaktım. Üşüdüm, uyandım.. Bekledim, biriktir...

Çıkar şu üstündeki pespayeliği, ne dediğin anlaşılmıyo

Öyle bir 6 yıl geçirdim ki, ya da 6 yıl bana öyle bi geçirdi ki, anlatmak ve hatırlamak istemiyorum, özellikle ilk 3 yılını.. Osmanlı bile benim gibi çökmemiştir ve kendi kendimin Atatürk'ü olup, kendi tarihimi baştan yazarken farkına varmadım önceliklerimi değiştirdiğimin.. Ağzıma sıçıldı ağzıma.. salıncak kurdular, gide gele sallana sallana, sıçtılar resmen.   Manevi acının bedene verdiği acıya inanmazdım, öğrendim. İçinden gele gele acıyorsun. Canını yaktığını bilsen de engel olamadığın, bir süre sonra mazoşistçe bir bağımlılık halini alan bi silsile şeklinde, kendi acından beslenip duruyorsun. Deriliğini bilmediğin bir suya kendini bırakıverdiğin, dibe batarken nefes alamadığın için ciğerlerinin acısını her zerrende duyumsadığın ve dibi görene kadar asla mukavemet etmediğin, tuhaf, huzurlu bir yolculuk bu.  Sonra bir şey oluyo, "bundan daha leş olamaz"deyip, dibe vuruyosun ayağı..  Yukarı çıkmak için üzerinde ne kadar ağırlık varsa bırakıyo...